Marshall Glickman Interview


September 25, 2005 | Hürriyet (Istanbul, Turkey)

Ünlülere bedava bilet verilir mi hiç! NBA’de Jack Nicholson biletine herkesten fazla para öder

ABD profesyonel basketbol ligi NBA dünya basketbolunun zirvesi. Büyük bir pazarlama stratejisiyle yönetilen bu lig ABD dışından da dünyanın en iyi oyuncularını transfer ediyor. Bu nedenle Avrupa’nın en iyi kulüp takımlarının mücadele ettiği Avrupa Ligi’nde yıldızlar azalıyor, yeterli medya ilgisi çekemeyen kulüpler zarar ediyor.

Ünlü spor pazarlaması uzmanı Marshall Glickman’a göre kulüpler pazarlama stratejilerini geliştirmez, yeni seyircileri salona çekemezse Avrupa basketbolu çökecek. Hatta önlem alınmazsa beş yıl sonra Avrupa’nın 4-5 büyük şehrinde kurulacak NBA takımları, tüm basketbol pazarına hakim olacak ve eski kulüpler kapanacak. Glickman, basketbolla iç içe bir aileden geliyor. Babası Harry Glickman, 1970’te NBA takımı Portland Trail Blazers’ı kurdu. O da önce bu kulüpte görev aldı. Sonra NBA yönetiminde medya pazarlaması işlerini yürüttü. 1988-1995 arasında Portland takımının ticari işlerden sorumlu başkanıydı. İki sezon da Avrupa Ligi’nin ticari ilişkilerini geliştirmek için çalışan Glickman, 2003’te Boston’da kendi şirketini kurdu. Şimdi spor ve eğlence sektöründe danışmanlık hizmeti sunuyor. Önceki hafta da Türkiye Ligi kulüplerine ticari strateji ve bilet satışını geliştirme konularında seminer verdi. Glickman ile NBA’i ve Avrupa basketbolunu konuştuk.

Babanız, Portland Trail Blazers’ı 35 yıl önce kurdu. O zaman NBA’de durum nasıldı?
Her şey çok küçüktü. İlk sezon maç başına 3 bin 500 seyircimiz vardı. İkinci yıl 5 bin. Ticari açıdan da durum şimdiki Avrupa basketboluna benziyordu. Takımların tamamına yakını büyük pazar denebilecek şehirlerdeydi. Mesela NBA’de, İtalya’daki Treviso veya Fransa’daki Pau gibi ufak şehirlerde bir takımın olması mümkün değildi.

Avrupa’da şehirlerin büyüklüğü ya da küçüklüğü çok da önemli değil herhalde?
Avrupa’da pazarların boyutu pek dikkate alınmıyor. Basketbolun saha içi başarısı daha önemli. Halbuki NBA’de pazarların boyutu ve özellikleri çok önemli bir etkendir. NBA, bu noktaya gelebilmek için 35 yıl harcadı. Avrupa’nın bu kadar beklemeye ihtiyacı yok. Önünde NBA örneği var. Tüm yapılanları değil ama belli noktaları örnek alabilirler. Çünkü bu 35 yılda neyin işleyip işlemediğini görmek için NBA’de de çok büyük hatalar yapıldı.

Ne gibi hatalar?
Salary cap (maaş tavanı) uygulamasından önce şu an Avrupa’daki durumun benzeri yaşanıyordu. Çok parası olan takımların iyi kadrosu vardı. Tam bir zenginler ve yoksullar ayrımıydı.

Peki bu maaş tavanı ne gibi bir yarar sağladı?
Bu tavan oyunculara şunu göstermemizi sağladı: Gelirler ile harcamalar daha doğrusu maaşlar arasında doğrudan bir ilişki vardır. Gelirler artarsa maaşlar da artar. Gelirler düşerse maaşlar da düşer. Böylece oyuncular çıkarlarının nerede olduğunu anladı. Eğer 1983’te bu sistem başlamasaydı, altı, hatta sekiz takım hemen kapanacak, 100 kadar oyuncu işsiz kalacaktı.

JACK NICHOLSON BİLETİNE ÇOK PARA ÖDER

1980’lerin ikinci yarısından itibaren Avrupa takımları NBA’in iyi oyuncularına teklifte bulunuyordu. Karl Malone gibi bir oyuncu bile Avrupa’ya gelmeyi düşünmüştü…
Aslında Avrupa’ya gelmek istedikleri pek doğru değil. Bunu pazarlık unsuru gibi kullanıp NBA’de kalıyorlardı. Asıl inanılmazı, Avrupa takımlarının Bob McAdoo ve Dominique Wilkins gibi oyunculara ödediği paralardı. Bu paraların ödendiği İtalya ve Yunanistan ligleri çöktü. İtalya’da basketbol, futbola yakın bir popülariteye sahipti. Peki şimdi nerede? Gelirlerle harcamalar arasında bir orantı bulunması gerekir. Halbuki Avrupa’daki kulüpler sadece harcamalarla ilgilendi.

Avrupa ve Türkiye’de bedava bilet uygulaması çok yaygın. Buna nasıl bakıyorsunuz?
Bu bedava bilet alışkanlığının sona ermesi gerek. Avrupa’da zengin seyircilere de bedava bilet veriliyor. Çok garip bir VIP anlayışı! Doğu Avrupa’da bu çok yaygın. NBA’de böyle bir şey yoktur. Los Angeles’ta Jack Nicholson en iyi koltukta oturduğu için biletine herkesten fazla para öder.

Bedava bilet hariç ABD’deki ve Avrupa’daki seyirciler arasında ne fark var?
Avrupa seyircisi takımlarına çok daha fazla sadık. Amerikalı seyirci de takımına sadıktır ama oyuncuları daha çok tutar. Örneğin her şehirde Allen Iverson taraftarı bulursunuz. Ayrıca, Avrupa’da maça giden seyirci zaten basketbolla ilgilidir. ABD’de büyük kısmı başka sebeplerle maça gider. Çekirdek seyirci dediklerimizin dışındakiler için seçenekler vardır: Sinemaya gidebilir, yemeğe çıkabilir, evde kalıp film izleyebilir. Onu salona çekmeyi başarmalısınız.

Buna göre Avrupa kulüpleri ne tip yeni seyirciyi hedeflemeli?
15-29 yaş grubundaki genç yetişkinleri! İkinci önemli hedef ise genç aileler olmalı.Yani küçük yaşta bir ya da birkaç çocuğu bulunan 20’lerinde ve 30’larındaki ebeveynler. Çocukları üniversiteye giden 50 ve 60 yaşındakiler değil.

Avrupa kulüplerinin daha büyük salonlara ihtiyacı var mı?
Hayır yok. Büyük salonların negatif etkisi de olabilir. Maçlarınıza 4 bin seyirci gelirken 10 bin kişilik salonun ne faydası dokunabilir ki? Bence 5 bin kişilik salonda her maçı kapalı gişe oynamak daha önemli.

Avrupa Ligi’nde Londra, Paris gibi büyük şehirlerden takım bulunmamasından yakınıyorsunuz. Bu sorun nasıl çözülebilir?
Şimdiki ligden düşme-lige çıkma sisteminde buna bir çözüm yok. Bence Londra, Paris, Berlin, Atina gibi şehirlerin anahtar pazar gibi değerlendirilmesi gerek. Bu 7-8 şehirden birer takım ligde bulunmalı. Bunlara İstanbul da dahil. Belki iki değil ama İstanbul’dan mutlaka bir takım Avrupa Ligi’nde sürekli oynamalı. Bunlardan sonra önceliğe sahip sekiz takım dahil edildiğinde 16 takım Avrupa Ligi’nde düşme-çıkma yaşamadan oynamalı. Geri kalan 8 takım performansa göre belirlenebilir.

Bir de şu var: Avrupa takımları en iyi oyuncularını sürekli NBA’ye kaptırıyor. Bunun Avrupa basketboluna olumsuz bir etkisi yok mu?
Hem olumlu hem olumsuz etkisi var. Avrupalı oyuncu, 4-5 yıllık süreyle 2-3 milyon dolarlık bir kontrat önerildiğinde NBA’ye gider. Ancak, bu aynı zamanda Avrupa’daki oyuncu kalitesini de gösteriyor. NBA’in yolunu tutan her oyuncu için aşağıdan yeni bir oyuncu geliyor. Bu genç ve yetenekli oyuncu havuzu küçülmezse sorun yok. Bu haliyle Avrupa geleceğin NBA yıldızlarını yetiştirme özelliğini korur. Avrupa Ligi ya da Türkiye Ligi maçlarına gittiğinizde geleceğin NBA yıldızlarını izliyorsunuz. Bu kötü bir şey değil!

AMERİKAN FUTBOLU BİR NUMARA, NBA İKİNCİ SIRADA
ABD’de profesyonel sporlar içinde NFL (National Football League) yani Amerikan futbolu ligi açık ara bir numara. Ticari açıdan da müthiş başarılı. Mükemmele yakın bir sistemleri var. İki numara bence NBA. Az farkla beyzbol üçüncü sırada. Buz hokeyi açık farkla dördüncü. En arkadan da futbol (soccer) geliyor. Futbolun ABD’deki varlığıyla ilgili çok şüphem vardı. Ama çok sabırlı davrandılar. Yavaş yavaş ve akıllıca büyüdüler. 10 yıl önce 10-12 yaş grubuna yatırım yaptılar şimdi de bunun karşılığını alıyorlar. Şimdi bu çocuklar 22 yaşına geldi.